Okul ve Toplum
OKUL VE TOPLUM (Eğitim
Klasikleri Serisi-1)
Yazar: John DEWEY
Çeviri: Hüseyin Avni BAŞMAN
Sadeleştiren ve Yayına
Hazırlayan: Selahattin KAYMAKCI
Yayınevi: Pegem Akademi
1.Basım Şubat 2008, Ankara
5.Basım Şubat 2017, Ankara
Sayfa Sayısı: 138
ANADÜŞÜNCE
Eğitimde
toplumsal ilerleme ve reformun temel yönetimi görüşünden yola çıkarak okul ve
toplum ilişkisini, mevcut sistemdeki uygulamalardaki ilişkisizliğini açıklıyor.
John dewey’in eğitim görüşlerinden en çok dikkat çekme eğitimin
bireyselleştirilmesi fikridir.
ÖZET
JHON DEWEY’İN
FELSEFESİ
1886’dan
itibaren yazdığı makalelerle ve bu makalelerin ilk fikirleri,1894’te Chicago
Üniversitesi’nde pedagoji profesörü olduğu zaman eğitimcilik deneyimleriyle,
felsefi düşüncelerin insani amaçlar üzerinde ne sonuçlar verdiğini öğrenmek
istedi. Makalelerinde dikkat çeken iki nokta vardı. Bunlardan birincisi,
mantıksal yöntem ve kafa yorma yöntemiyle mutlak hakikat bilinmez. İkincisi ise
deneyimlere bağlı kalmak ve psikoloji yöntemiyle hareket etmek şartına uyarak
tümel bilince ulaşılabileceğidir.
Dewey
bilgi sorununda işin önemini ortaya koyuyor ve bilimin, medeniyetin değerlerini
korumak için, bir araç olarak düşünülmesini gereceğini söylüyor. Bilgiyi analiz
ettiğimiz zaman onu bizzat iş, bir etken olarak görmekteyiz.
Dewey
felsefesinde deneyim tamamen öznel ve kişisel sayılmaz, deneyimden anlaşılan
anlam en geniş ve en genel anlamdır. Yani deneyim kişilerin içinde bulunduğu
gün, süreç veya faaliyet halinde çıkmaktadır.
OKUL VE TOPLUMSAL GELİŞİM
Toplumun
kendisi için meydana getirdiği bütün şeyler, onun her bir bireyine okul
aracılığıyla kazandırmaktadır. Bireysel ve toplumsal olarak savunulan anlayış
burada birleşir. Toplum, ortak çizgiler üzerinde, ortak ruhla ve hedeflere
doğru çalıştıkları için, birbirine tutunan insanların toplamıdır.
Okulda
amaç ürünlerin ekonomik değerleri değil, sosyal güç ve bilginin ortaya
çıkmasıdır. Herhangi bir faaliyet içinde çocuğun zihni, güç ve bilgi açısından
olgunlaşıp geliştikçe o faaliyet üzerinde uzmanlaşması daha da kolaylaşmış
olur. Bu faaliyetler sayesinde çocuk öyle bir bilgi kazanılır ki, bu durum
toplumsal hayatına serbest ve donanımlı bir şekilde katılmış olurlar. Çeşitli
faaliyetlerle insanların katılımını sağlayarak bütün varlığıyla sanat, tarih ve
bilim ruhunun etkisi altında oluşan bir topluluk hayatı haline dönüşmeye
çalışmasıdır. Okul, toplumun her çocuğunu küçük bir topluluk içine üye olarak
alır, ona eğitim ve öğretim verir.
OKUL VE ÇOCUĞUN HAYATI
Tekdüze
eğitim sistemiyle, çocuğun ilköğretimden üniversite hayatına kadar öğrendiği
bilgilerin utmaması gerektiğini anlatmaktadır. Bir bütün bilgi saate, güne,
haftaya ya da aylara bölerek çocuklara bilgiler aktarılmaktadır. Eskiden
eğitimde ağırlık çocuğun dışında idi sadece öğretmenler ve kitaplardan
oluşuyordu.
Çocuğu
istediği gibi hareket etmeye bırakmak suretiyle dikkate alınmazsa, bu durum
rastgele öğrenmeden ileriye gitmeyeceğini ve bir değer ifade etmeyeceğini
anlatmaktadır. Çocuklara bir faaliyette düşüncesini, hayalini söyletmek
gerekiyor.
Okulun
çocuk için, içinde gerçekten yaşanacak ve hayat deneyimi kazanılacak bir yer
olması ve çocuğun orada neşe ve huzur bulması, aynı zamanda da okul olması nedeniyle
kendine has bir anlam ve amacı olmasıdır.
EĞİTİMDE SAVURGANLIK
Her
savurganlık, organizasyon eksikliğinin sonucudur. Maddi açıdan değil manevi
olarak örneğin çocukların yetersiz ve hatalı yerleştirme nedeni ile okuldan
sonraki zamanlarının, dolayısıyla hayatlarının savurganlık edilmesidir.
Çocuk
açısından bakıldığında okuldaki en büyük kayıp, çocuğun okul dışında kazandığı
bilgi ve deneyimden okula tam ve serbest bir şekilde yararlanamamasıdır. Bir
diğer yönden ise okulda öğrenmekte olduğu şeyleri günlük hayatında
kullanamamasıdır. Okul ve iş hayatı arasında organik bir ilişki olsa da okulun
çocuğa herhangi bir işe hazırlayacağı anlamına gelmemektedir.
Okulu
ayrı ayrı parçalardan oluşan bir karmaşık yap değil; organik bir yapı, bir
bütün haline getirmesidir. (Yazar kitapta bunula ilgili birçok örnekler
vermiştir.)
İLKÖĞRETİMİN PSİKOLOJİSİ
Çocuk
eğitimini modern psikolojinin büyüme ve olgunlaşma tarzlarının ışığı altında
incelemekten ibarettir. Çocuğun ruhsal gelişimine yaşamsal biçimde dahil
olabilmeleri için çocuğun gelişim evrelerine uygun konular seçmek gerekir.
Çocuk hayatının herhangi bir yaşına ait başlıca ruhsal olayları hiç kimse
gerektiği şekilde bilemez.
Psikoloji
teoriler doğrultusunda araştırılan eğitim yöntem ve tekniklerin, zihinsel
gelişim aşamaların; ilk aşaması, anlatım için dış istek ve motive edici olması
zorunludur ve anlatımlar araçsız, doğrudan doğruya gerçekleşir. İkinci aşaması
ise çocukta daha devamlı ve objektif sonuçlara ulaşmak ve elde edilen
sonuçlarla yeni ürünler ortaya çıkarma becerisine sahip olma isteği ve onu
tatmin etmeye çalışmaktır.
İlköğretim
düzeyindeki bir çocuğun deneyimlerle doğrudan doğruya temas edebilecek derecede
bir alışkanlık kazanmasıdır. Çeşitli deneyim aşamalarına uygun düşünce,
araştırma ve çalışma yöntem araçlarına sahip olur.
FROEBEL’İN EĞİTİM PRENSİPLERİ
Froebel
tarafından bilinçli bir şekilde meydana çıkarılmış olması mümkün bazı
prensipleri, dört yaşından on üç yaşına kadar çocuklar dahil bir dereceye kadar
uygulamaya çalıştığını gösteriyor. Kısaca bu prensipler şunlardır (s.93):
1) Okulun ilk görevi çocuklar iş birliği ve karşılıklı
yardım hayatı dahilinde yetiştirmektir.
2) Her eğitim faaliyetlerinin ilk kaynağı çocuğun
içgüdüsel davranışları üzerinde durur.
3) Okulda, önceden bahsedilen iş birliği hayatını
sürdürürken, bu kişisel görüşler kendinden faydalanılarak organize edilir ve
onlara yön verilir.
Froebel
kendi zamanında çocukların oyunlarını ve annelerin küçük çocuklarıyla birlikte oynadıkları
oyunları dikkatle araştırmış ve kontrol etmiştir. Bunların çocuklar tarafından
yapıldığı için anlamsız ve çocukça şeyler olması gerektiğini reddetmiş; aksine
çocuğun yetişmesinde çok esaslı etkenler olduğunu vurgulamıştır.
Froebel
okuldaki katılımları dışarıdaki sosyal hayatın içerdiği ahlak kurallarının
aynen elde edilmesi olarak kabul etmediğine değinmiştir. Okul katılımlarını
soyut ahlak ve felsefe prensiplerinin sembolleri olarak düşünmek zorunda
kalmıştır.
Ders konusunda
aykırılık derecesinde büyük bir çeşitlik bulununca, bağlılık ve devamlılık
ruhen değil de yalnız şeklen var olduğunu açıklamıştır.
Çocuğu
rehbersiz bırakmak, kendi istek ve arzularına bırakarak faaliyetlerini emirler
altında yönlendirmek arasında orta bir nokta olmadığını belirtmiştir.
İŞE KATILIMLARIN PSİKOLOJİSİ
Çocuk
tarafından sosyal hayatta yapılan iş şekillerinden birini öğrenmesi için
yapılan faaliyet tarzını ifade etmeyi amaçlamıştır. İşe katılımın çocuk için
güçlü bir ilgi kaynağına sahip olduğu konusunda hiç şüphe yoktur.
İşe katılımlar
günümüzdeki toplumsal hayattan çıkardığımızda geriye çok az şey kalacağını ve bunun
sadece maddi yönden değil de zihinsel ve ahlaki faaliyetler yönünden de
olacağını açıklamıştır.
DİKKATİN GELİŞİMİ
Çocuk,
dikkatini önünde bulunan veya o anda meşgul olduğu şeylere yoğunlaştırır ve
bunu hayal ettiği bir sonucun meydana gelmesine yarayacağı için yapar. Eğer çocuk
dikkatini vermez ise hiçbir ilgi oluşturmayacak hatta belki kötü bir etki yapacak
özellikte olduğunu açıklamıştır.
İLKÖĞRETİMDE TARİHİN AMACI
(Bu
bölüm hazırlanırken Bahri Ata’nın Milli Eğitim Dergisi 147. Sayısında yer alan “Temel
Eğitimde Tarihin Amacı” adlı çevirisinden de yararlanılmıştır.)
Çocuk
hayatını araştırmakta olduğu toplumun içinde yaşadığı doğal çevreyi hayal
kurarak, o hayatı mükemmel bir şekilde kavrar. Bunu yapabilmek içinde öncelikle
kendisini kuşatan doğal şekil ve kuvvetleri gerektiği şekilde tanımalıdır. Tarihe
duyduğu ilgi doğayı araştırırken ona daha insani bir renk, daha geniş bir anlam
verdirdiğini anlatmaktadır.
KİTAPTA ANLATILMAK İSTENEN
1899’da
Chicago Üniversitesinde verdiği üç konferanstan ve Elementary School Research
adlı dergide yayınladığı üç makaleden oluşmaktadır. Hüseyin Avni BAŞMAN tarafından yapılmış mektep ve
cemiyet adlı çevirisinin günümüz Türkçesine uyarlanmış halidir.
Dewey’in
eğitim hakkındaki kişisel görüşleriyle Laboratuvar Okulun’da elde ettiği
birikimlerden oluşur. Yaşamış olduğu çağda eğitimin durumunu açıklamış ve
eğitimin nasıl olması gerektiği hakkında çeşitli bilgiler vermiştir.
KİŞİSEL GÖRÜŞ
Çeviri
bir kitap olduğu için okurken ana düşünceyi anlamakta zorlandım. Çünkü cümleler
uzun ve akıcı bir şekilde ilerlemiyor. Bana göre okuyucular anlamakta zorluk
yaşayabilirler. Fakat kitabın geneline baktığımızda anlatılmak istenen okuyucuya
verilmektedir. Kitap içerisinde eserin çevirisini yapan Hüseyin Avni BAŞMAN
hakkında bilgilere yer verilmiştir.
Kitabı
hazırlayan yazar, John DEWEY ve fikirlerinin daha iyi anlaşılması için konular
içerisinde geçen önemli isim ve kelimelerin dipnotlarla göstermiştir. İçeriğin daha
iyi anlaşılabilmesi için bölümlere ayırarak anlatım yapılmıştır. Yine kitap geçmiş
ve günümüz hakkında bilgilere yer vermiştir. Anlatımı güçlendirmek için görseller
ve şemalar kullanılmıştır ama bahsedilen bölümlerde değil de numaralandırılmış
bir şekilde kitabın son sayfalarında yer almaktadır.
John
DEWEY’in görüşlerinden en akılda kalıcı olanı ve her an doğruluğunu koruyacak olanı
eğitim bireyselleştirilmesi fikridir. Bugün bile program geliştirme ve öğretim
uygulamalarında eğitimin bireyselleştirilmesine dayanan insancıl yaklaşım
üzerinde durulmuştur. DEWEY, bireyselleştirmenin karşıtı olarak standartlaşması
ele alıyor ve eğitimin standartlaştırılmasının kötü hali kitapta örnek üzerinden
verilmiştir. (s.43) Bu örnekte standartlaşmanın bir başarı ölçütü olarak kabul
edildiği görülmektedir. Bu da standartlaşmanın en kötü örneğidir. Ülkemizde de
bu tarz standartlaşmalar birçok kurumlar da görülmektedir.
Kitapta,
John DEWEY’in yazdıkları eğitim öğretim ilke ve teknikleri dersinde işlenen
konuların temelini teşkil etmektedir. Eğitimin somuttan soyuta, yakından uzağa işlenmesi,
eğitimin bireyselleşmesi gibi ilkeler bu kitapta ortaya konmuştur.
Çocuk
okuldaki dersler ve onların uygulamaları ile yaşamı geliştirmeye yönelik çalışmalar
yapmalıdır. Ancak bu şekilde okul hayatın doğrudan doğuya kendisi olabilir.
Çocuğun yetişmesinde dış etmenlerden çok kendi kendisini eğitmesine imkan
tanıyacak ortamlar oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Bu da toplum ve çocuk
arasında sürekli bir ilişkiyi göstermektedir.
YAZAR HAKKINDA
John Dewey (1859-1952)
Amerikalı tanınmış bir filozof ve eğitimcidir. Vermont
eyaletinde doğdu. 1879′ da Vermont Üniversitesinden, 1884’te Baltimore’daki
John Hopkins Üniversitesi’nden mezun oldu. 1888 -1904 yılları arasında
Minnesota, Michigan ve Chicago Üniversiteleri’nde felsefe öğretmenliği yaptı.
Son görevi sırasında, direktörlüğünü yaptığı bir öğrenim bölümünde, yeni
pedagoji fikirlerine dayanan bir eğitim programı uygulamakla bu alana önemli
yenilikler getirdi.
Demokratik cemiyetlerin özellikleriyle en iyi şekilde
bağdaşan bu yeni eğitim prensipleri, Amerika’dan başka, birçok Avrupa ve Asya
ülkelerindeki öğretmenleri, eğitimcileri de etkiledi. Dewey bu başarısından
sonra iki yıl Pekin Üniversitesi’nde eğitim ve felsefe dersleri verdi. 1924’te
hükümetimizin başvurması üzerine, okullarımızın yeniden düzenlenmesi için bir
rapor hazırladı.
Dewey’in eğitim görüşü, demokrasi ve endüstri
alanlarındaki gelişmeye dayanır. Ona göre, bilmek için değil, uygulamak için
öğrenmek gerektir. Çünkü bu devirde endüstri büyük bir hızla ilerliyor, birçok
fabrikalar açılıyor, yeni makineler kullanılıyor. Bunları kullanacak olan
insanların ise teorik bilgiden çok, pratik bilgiye ihtiyacı vardır.
Dewey’in felsefesi enstrümantalizme dayanır. Buna göre,
insanların çeşitli hal ve hareketleri, şahsi ve sosyal meselelerini çözmek için
yarattıkları birer alet sayılabilir. Meseleler boyuna değiştiğine göre, bunları
halledecek aletlerin de aynı şekilde değişmesi gerekir.
Bu durumda, insanın yapacağı şey çevresini, tabiatı
öğrenmek, anlamak değil, onu kontrolü altına alabilmek, isteklerine uygun bir
şekilde düzenlemektir. Demek ki insan için bilgi, onu ancak uygulayabildiği
nispette faydalı ve değerlidir.
Dewey demokrasiye inanmış bir fikir adamıdır. Bu bakımdan
da öğrenim konusunda tesiri çok büyük olmuştur. Dewey, bilginin eski alışılmış
usullerle “her şeyi bilen” öğretmen tarafından anlatılmasına karşıydı.
Öğrencinin kendi denemeleriyle bilgi edinmesini daha doğru buluyordu. Dewey’in
sistemi bugün hemen bütün dünya okullarında uygulanmaya başlanmış, ileriye
sürdüğü fikirler benimsenmiştir.
Eserleri
School and Society (Okul
ve Toplum)
Influence of Darwin on Philosophy (Darwin’in
Felsefe Üzerindeki Etkisi)
Democracy and Education (Demokrasi ve Eğitim)
Philosophy and Civilization (Felsefe ve
Medeniyet)
Experience and Nature (Deney ve Doğa).
Kaynak:
http://www.nkfu.com/john-dewey-kimdir/
Geleceğin öğretmenleri olarak öğrencileri anlamak onların sorunlarına cozümler üretmek bizim en büyük yardımcımız olacak.Bunları yapabılmemiz içinde deneyimli kişilerden kitap yazarlarından örnekler alıp okumamız gerekmekte bu kitapta çocugu en bastan anlamamızı saglayıp onlara gereken degerı verıp ihtiyacları olan yola yönlendirebilmemiz için olumlu bir kitaba benziyor.yazım ve özet için tesekkur ederim.okumam gereken kitaplar arasında yerini aldı.
YanıtlaSilÖğrencinin okul ile bütünleşmesini okulun çocuğu parçası gibi kapsayıp, çocuğun da okulu benimsemesini ele alan yazar eğitim başarısında yapısal değişikliği önermektedir.
YanıtlaSilEğitimin bireyselleştirilmesi gerektiği, soyuttan somuta, uzaktan yakına, bilinenden bilinmeyene doğru bir yol izlemesini anlatmaktadır. Çocuğun okuldaki derslerin yanında bunları uygulayarak hayatına entegre etmesiyle kendi gelişimini sağlayacağından bahsedilmektedir. Okullarda ders kitabı niteliğinde olabilecek bir kitap. Okumaya değer, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil